9 Ocak 2008 Çarşamba

ELMASIN SIRRI

Elmas tarihinin erken çağlarında elmasın sihirli güçlere sahip olduğuna inanılıyordu ve bu konuda pek çok efsane mevcuttu.

Hindistan’da insanlar, elmasın kendilerini yenilmez yapabilme gücüne sahip olduğuna inandılar. Elmasları tanrılarının heykellerini süslemek için kullandılar. Kralları, şeytanı kovmak için elmas takarlardı. Elmas savaşlarda cesaretin simgesi olarak kulanıldı. Ortaçağ’da pek çok insan, bir elmasın, araları açık olan evli çiftleri tekrar biraraya getirebileceği inancındaydı.

Bugün bile elmas sihrini hala korumaktadır. Her kadın, elmasın saf ve sonsuz aşkın sembolü olduğuna inanır. Hiç kimse erkek ve kadınların elmas karşısındaki bu hayranlığının ve zaafının nedenini tam olarak açıklayamamıştır.

Elmaslar, her zaman aşkın simgesi oldu. Onlar hep eşsiz ve değerliydi. Yunanlılar elmas ateşinin, aşkın değişmez ve sürekli alevini yansıttığına inandılar.

Bir zamanlar sadece kralların ve soyluların elmas takma hakkı vardı. 13. yy’da Fransa Kralı Saint Louis, prensesler ve soylu kadınlarda dahil olmak üzere, tüm kadınlara elması yasaklamıştı, Ona göre, elmas takabilecek değerde tek kadın Bakire Meryem’di. Bu katı yasağı kırmaya ilk cesaret eden kadın Agnes Sarel’di (1422-1450) ne kraliyet kanı taşıyordu ne de soylu bir lady idi. Ancak Fransa kralı VII. Charles ona aşıktı. Bu konumu, onu tüm kanunların üstünde tutuyordu. Böylece elmas takmak bir ayrıcalık olmaktan çıktı.Yıllar geçtikçe her kadın için yeni bir önem kazandı.

Yüzük de güçlü bir semboldür. Elmas, başlangıcı ve sonu olmayan mutluluğu ve aşkı, Sonsuz hayatı temsil eder. Ortaçağ’da, yüzüğün otoritenin simgesi olduğu kadar, mistik bir özelliği olduğuna da inanılırdı.

Bugün elmas, aşkın sembolü olarak nişan olayında geleneksel bir değerli taş olarak terini almıştır.

Hiç yorum yok: