7 Şubat 2008 Perşembe

Pırlanta

Bir prizma işlevi görerek, pırlanta ışığı 7 rengine bölüp bu ışığı parlak flaşlar şeklinde yansıtır. Bu flaşlara "ateş" (fire) adı verilir. Pırlantanın rengi ne kadar az olur ise , bu ateşler daha renkli ve canlı olur. O yüzden renk değerleri bir pırlantanın değeri için çok önemlidir.

İnsanlar değişik renk tonlarından hoşlanabilirler, bu nedenle renk özelliği 4C ler arasında en öznel olanıdır. Pırlanta renkleri beyazın çeşitli tonlarından oluşur ve renksize ne kadar yakın olduklarına bakarak sınıflandırılır. En nadir ve beyaz olanlar D, E , F ve G'dir ancak pırlantaların büyük çoğunluğu beyaz ve çok hafif renkli beyaz olarak adlandırılan H-K renkleri arasındadır. K rengi ve altındakilerde gözle görülebilir sarımtırak bir renk göze gelmeye başlar.

9 Ocak 2008 Çarşamba

İNCİLERİN TARİHİ

Binlerce yıl önce, yazılı tarihten uzun zaman evvel, ilk insan ilk inciyi muhtemelen deniz kıyısında yiyecek araken keşfetmiştir.

Tarih boyunca inci, sıcak iç parıltısı titrek yanar dönerliği ile, en çok değer verilen ve aranan değerli taşlardan biri olmuştur. Birçok kültürün dininde mitolojisinde en eski zamanlardan beri inciye sayısız atıf bulunabilir.

Eski Mısırlılar inciler kendileriyle birlikte gömecek kadar değer vermiştir. Markus Antonius’tan bir bahis kazanıp bütün bir ülkenin varlığını bir öğünde yutabilmek için, Kleopatra’nın tek bir inciyi bir kadeh şarap içerisinde eritip içtiği rivayet edilir.

Eski Roma’da inciler, varlık ve sosyal statünün en üstün simgesi olarak kabul edilmiştir. Grekler inciye hem rakipsiz güzelliği hem de aşk ve evlilik ile ilişkisi dolayısıyla çok değer vermiştir.

Asil sınıftan güzel genç kızların zarif inci kolyeler taktığı Karanlık Çağlar boyunca kahraman şövalyeler incileri genellikle savaş alanlarına taşımışlardır. Parlak değerli taşların sahip olduğu sihrin kendilerini zarar görmekten koruyacağına inanmışlardır.

Rönesans, Avrupa kraliyet saraylarının inciler içerisinde yüzdüğüne tanıklık etmiştir. İncilere çok değer verildiğinden dolayı, çok sayıda Avrupa ülkesi asil sınıf dışındakilerin inci takmasını yasaklayan kanunlar çıkarmıştır.Avrupa’nın Yeni Dünya’ya yayılışı sırasında, Orta Amerika sularında inci bulunması, Avrupa’nın servetine servet katmıştır. Ne yazık ki denizde yetişen değerli taşlara yönelik açgözlülük ve zaaf, 17 yüzyılda bütün Amerikan inci istiridyesi popülasyonunun tükenmesine yol açmıştır.

1900’lerin başında doğal incilere yalnızca zengin ve ünlüler ulaşabilmiştir.1916 yılında, ünlü Fransız kuyumcu Jacques Cartier, değerli gayrımenkul karşılığında iki inci kolye vererek New York’un ünlü Beşinci Caddesi’ndeki mağazasını almıştır.

Bugün inci yetiştiriciliğinin ilerlemesi ile, inciler herkes tarafından alınabilmekte ve bulunablimektedir. Kültür incileri doğal incilerle aynı özellikleri paylaşmakta olup canlı istiridyeler tarafından yetiştirilmektedir. Tek fark insan tarafından gerçekleştirilen az miktardaki teşviktir.

Eski çağlardan beri, inci kusursuz güzelliğin simgesi olmuştur. Bilinen en eski cevher olup yüzyıllar boyunca en değerli taş olarak kabul edilmiştir. M.Ö. 520 yılında ölen bir Pers prensesinin lahdinde bulunan, bilinen en eski mücevher parçası Paris’teki Louvre Müzesi’nde sergilenmektedir. Eski insanlar için inci ayın simgesiydi ve sihirli güçlere sahipti. Klasik Roma’da yalnızca belirli rütbeye sahip insanların inci mücevher takmasına izin verilirdi. Edebi olarak inci kelimesinin Latince karşılığı “eşsiz” demektir ve bu, iki incinin birbirine benzemediğinin kanıtıdır.

İnciler saflığı ve masumiyeti simgelemeleri nedeniyle ideal düğün hediyesi olarak kabul edilmiştir. Hindu dininde, delinmiş incinin hediye edilmesi ve delinmesi evlilik törenin bir parçasını oluşturmuştur.

Romantik dillerde (İspanyolca, Fransızca, İtalyaca) margarita inci demektir. İnci kelimesi İngilizce dilinde 14. yüzyılda görülmüştür. Onüçüncü ve ondördüncü yüzyıllarda inciler, Avrupa’da şahsi süs olarak çok moda olmuştur. Hem erkek hem de kadın giysileri incilerle işlenmiştir.
Amerika kıtalarında hem İnkalar hem de Aztekler, güzellikleri ve sihirli güçleri dolayısıyla incilere değer vermişlerdir

İNCİ REHBERİ

İnciler, bütün taşların en ilgi çekicilerinden biridir ancak, aynı zamanda en çok yanlış anlaşılanlardan biridir.

Bir kültür incisi nedir?

Kültür İncileri, canlı istiridyelere (Akoya veya Güney Denizi İncileri ) veya midyelere (Tatlı su incileri) yerleştirilen ve genellikle doğal kabuktan bir boncuk ve/veya etli bir doku parçası olan bir küçük uyarıcıdan elde edilir. İstiridyeler veye midyeler, uyarıcıya tutunan ve “ sedef ” denilen bir madde salgılar. Sonuçta ortaya çıkan sedef tabakaları incileri oluşturur.

Kültür incileri ile taklit inciler aynı şey midir?

Hayır. Kültür İncileri, istiridye veya midye içerisinde doğal ortamlarında zamanla oluşur. Taklit veya “sahte” inciler ise çeşitli ürünlerden insan eliyle yapılır.

Bazı kültür incileri’ni diğerlerinden daha pahalı yapan nedir?

Kültür incileri, doğa tarafından oluşturulan organik değerli taşlar olduğundan, iki inci asla birbirinin aynısı olmaz. İnci mücevheratın kalitesinin ve fiyatının belirlenmesinde çeşitli faktörler etkili olur. Kültür incileri’nin maliyetlerini belirleyen bazı özellikler şunlardır:

Parlaklık

Parlaklık, incinin parıltısı ve insan gözündeki ihtişamıdır. İnci kaplamasının büyümesi için istiridyenin içerisinde ne kadar uzun süre bırakılırsa parlaklığı da o kadar yüksek olur.



Yüzey Dokusu

İncinin görünen yüzeyinde ne kadar az doğal iz ve benek olursa, inci o kadar pahalı olur.

İNCİLER NEREDE BULUNUR?

Tarihsel olarak dünyanın en iyi incileri, İran Körfezi’nden, özellikle bugün Bahreyn olarak bilinen yerden gelmektedir. İran Körfezi’nin incileri, nefeslerini tutarak dalış yapan dalgıçlar tarafından yaratılan ve toplanan doğal incilerdir. Körfez incilerinin özel parlaklığının sırrı, muhtemelen ada çevresindeki tatlı ve tuzlu suyun benzeri olmayan karışımından elde edilmiştir. İran Körfezi’nin doğal inci sanayii, büyük petrol birikimlerinin keşfedilmesi ile 1930’ların başında ne yazık ki birdenbire sona ermiştir. Bir zamanlar inci için dalış yapanlar, zenginliği, petrol sanayii tarafından getirilen ekonomik patlamada aramıştır. Sızan petrolden kaynaklanan su kirliliği ve istiridyelerin gelişigüzel aşırı avlanması esas olarak bir zamanlar Körfez’in inci üreten eski sularını mahvetmiştir. Bugün inci dalgıçlığı yalnızca bir hobi olarak yapılmaktadır. Yine de Bahreyn, yüksek kaliteli inciler için en önde gelen ticaret merkezlerinden biri olarak kalmaktadır. Aslında, bölgenin mirasını korumak çabası içerisinde, kültür incileri Bahreyn inci piyasasında yasaklanmıştır.

Doğal incilerin en büyük stoğu muhtemelen Hindistan’da bulunmaktadır. İronik olarak Hindistan’ın doğal inci stoğunun çoğu Bahreyn’den gelmektedir. İnci kaynağını büyük ölçüde kaybetmiş olan Bahreyn’in aksine, geleneksel inci avcılığı Hindistan’da küçük çapta hala devam etmektedir.

İncilerin kültür edilmesi sanatı, Kokichi Mikimato adlı bir adam tarafından 1893 yılında Japonya’da icat edilmiştir. Küçük bir sedef (midye kabuğunun iç tarafındaki beyaz madde) boncuğun bir istiridyeye yerleştirilmesi sureti ile o istiridyenin uyarıcıyı sedef (bir inciyi meydana getiren salgılanmış madde) ile kaplamaya başladığını keşfetmiştir. Bugüne kadar Japonlar, istiridyelerin tohumlanması konusunda en önde gelen uzmanlar olarak kabul edilmiş olup Mikimoto ailesi en büyük inci üretici imparatorluklarından biri olmaya devam etmektedir.

İlginç bir şekilde, Japonya dışında kültür incilerinin yetiştirilmeye başladığı ilk yerlerden biri Meksika’da Kalifoniya Körfezi yakınlarındadır. Ne yazık ki Meksika incileri, doğal inci istiridyesi yataklarına aşırı avlanma darbesi indirdiği ve Meksika Hükümeti 1940’ların sonunda avlanma yasağı kanunu çıkardığı zaman uluslararası piyasadan silinmiştir. Bugün Meksika, yarım (yuvarlak değil yalnızca inci dilimleri veya yarımküreleri anlamında) kültür incileri ile dünya piyasasına geri dönmeye çalışmaktadır.

İnciler büyük çoğunlukla Japonya, Avustralya, Endonezya , Myanmar , Çin Hindistan, Filipinler ve Tahiti’den gelmektedir. Bununla birlikte Japonya, dünya inci piyasasının kabaca %80’ini kontrol etmekte olup Avustralya ve Çin sırasıyla ikinci ve üçüncü sıradadır. Avustralya, Endonezya ve Myanmar etrafındaki Güney Denizi suları, büyük beyaz incileri ile ünlüyken, Japonya’nın incileri parlak özellikleri nedeniyle çok değerli kabul edilmektedir. Tatlı su incileri Çin’in inci çabalarının ana kısmını oluşturmaktadır. Daha öncede belirtildiği gibi Hindistan, doğal olarak meydana gelen incilerin en son üreticilerinden ve işleyicilerinden biri olarak tanınmaktadır. İlginç bir şekilde, Avustralya’nın incileri Endonezya ve Myanmar ile aynı denizden elde edilmesine rağmen , Avustralya yalnızca geldikleri su güruhunun değil aynı zamanda menşe ülkesinin önemini vurgulamak sureti ile kendi incilerinin diğer Güney Denizi incilerinden üstün olduğunun reklamını yapmaktadır.

İNCİ EŞLEŞTİRME

Tek tek incilerin kalitesine bakılmaksızın inci kolyeler için genel görünüm çok önemlidir. İki veya daha fazla inci birlikte ne kadar eş biçimli ve estetik olarak hoş görünürse, incilerin eşleştirilmesi için o kadar zaman harcanmıştır. İncilerin eşleştirilmesi için harcanan bu zaman maliyete yansıtılır.



Nadirlik

İnciler istiridye veya midyeden çıkarıldıkları zaman kesilmediklerinden veya parlatılmadıklarından dolayı, belirli boyla, kaliteler ve renkler zaman zaman stokta az bulunabilir. İnci yetiştiren istiridyelerin ve midyelerin genel sağlığı, inci boyunu ve kaliteli bulunabilirliğini etkiler.

İnciler nasıl şekillendirilir ve çeşitli tipleri

Esas olarak üç tip inci vardır: doğal kültür ve taklit. Genellikle Oryantal inci denen doğal bir inci, bir uyarıcının belirli bir istiridye, midye veya deniz tarağı türlerinin içerisine girmesiyle oluşur. Bir savunma mekanizması olarak söz konusu yumuşakça, uyarıcıyı kaplayacak bir sıvı salgılar. Bu kaplama, parlak bir inci oluşturuluncaya kadar uyarıcının üzerinde kat kat birikir.

Bir kültür incisi de aynı işlemden geçer. Tek fark, uyarıcının cerrahi olarak yerleştirilmiş bir boncuk veya Sedef denilen bir kabuk parçası olmasıdır. Bu kabuklar genellikle kendi açılarından kaliteli inciler için uyarıcı katalizörleri olarak önemli miktarlarda para eden sürtülerek parlatılmış istiridye kabuklarıdır. Bu nedenle sonuçta ortaya çıkan çekirdek, doğal incide olduğundan çok daha büyüktür. Yine de güzel ve taş kalitesinde bir inci yaratmaya yetecek kadar sedef ( uyarıyıcı kaplayan salgılanmış sıvı ) tabakası bulunduğu sürece, çekirdeğin büyüklüğünün güzellik veya dayanıklılık açısından hiçbir önemi yoktur.

İnciler tatlı veya tuzlu su kaynaklarından gelebilir. Tipik olarak tuzlu su incileri daha yüksek kaliteli olma eğilimine sahiptir; buna rağmen kalite bakımından yüksek kabul edilen tatlı su incisi türleri de vardır. Tatlı su incileri, en sık rastlananı kabarmış pirinç görünümü olduğu halde, şekil olarak çok düzensiz olma eğilimine sahiptir. Bununla birlikte, değeri belirleyen, incinin kaynağından ziyade tek tek incileri özellikleridir.

Bir inci elde etmek için kullanılan yönteme bakılmaksızın, süreç genellikle birkaç yıl sürer. Midyelerin. Üç yıla kadar sürebilecek olgun bir yaşa gelmesi ve sonra bir uyarıcının yerleştirilmesi veya doğal olarak girmesi gerekir. Uyarıcı yerleşir yerleşmez, incinin tam büyüklüğüne ulaşması bir üç yıl daha sürebilir. Uyarıcı genellikle reddedilebilecek, inci müthiş bir şekilde şekil bozukluğuna sahip olacak veya istiridye hastalıktan veya sayısız komplikasyondan dolayı ölebilecektir. Beş ila on yıllık bir dönemin sonuna kadar, yalnızca istiridyelerin %50’si canlı kalmış olacaktır.Üretilen incilerden ise yalnızca yaklaşık %5 kadarı en iyi mücevher üreticileri için yeterli kalitede olacaktır. Başından itibaren inci yetiştiricisi, birçoğu hiçbir üretimde bulunmayacak veya ölecek olan, yetiştirilmiş her istiridye için 100 USD’den fazla harcama yapacağını tahmin edebilir.

Taklit inciler tamamen ayrı bir olaydır. Çoğu durumda bir cam boncuk, balık pullarından yapılan bir solüsyonun içerisine daldırılır. Bu kaplama ince olup sonunda aşınabilir. Sahte inciler dişlerinizin üzerinde kayar, halbuki gerçek incilerin üzerindeki sedef tabakası pürüzlü bir his verir. Mayorka Adası, taklit inci sanayii ile tanınır.

Ünlü İnciler

Varlığını henüz sürdüren en büyük tuzlu su incilerinden biri, ilk olarak Henry Philip Hope tarafından 19. yüzyılda iktisap edilen Hope İncisi’dir. İki inç uzunluğunda olup çevresi 31/4 inç ile 41/2 inç arasında değişmektedir. İngiltere Doğa Tarihi Müzesi’nde sergilenmektedir.

İnci İle İlgili Bilgiler

Eski bir Arap efsanesi bize, incilerin, ayışığı ile dolu çiğ damlaları okyanusa düştüğü ve istiridyeler tarafından yutulduğu zaman oluşturulduğunu anlatır. Modern bilimsel açıklama bu kadar romantik olmamakla birlikte,yine de oldukça büyüleyicidir.

Genellikle Oryantal İnci denen doğal bir inci, bir uyarıcının belirli istiridye, midye veya deniz tarağı türlerinin içerisine girmesiyle oluşur. Bir savunma mekanizması olarak söz konusu yumuşakça, uyarıcıyı kaplayacak bir sıvı salgılar. Bu kaplama, parlak bir inci oluşturuluncaya kadar uyarıcının üzerinde kat kat birikir.

Bir kültür incisi de aynı işlemden geçer. Tek fark, uyarıcının cerrahi olarak yerleştirilmiş sedef boncuk veya kabuk parçası olmasıdır. Bu nedenle çekirdek,doğal incide olduğundan çok daha büyüktür. Güzel ve taş kalitesinde bir inci yaratmaya yetecek kadar bir sedef tabakası bulunduğu sürece, çekirdeğin büyüklüğünün güzellik veya dayanıklılık açısından hiçbir önemi yoktur.

Taklit incilerin öyküsü ise tamamen farklıdır. Çoğu durumda, camdan bir boncuk, balık pullarından yapılan bir solüsyona daldırılır. Bu kaplama ince olup sonunda aşınarak çıkabilir. Mayorka adası, taklit inci sanayii ile tanınır.

İnci Suları

Güzel doğal inciler çok nadirdir. İran Körfezi her zaman en güzel doğal tuzlu su incilerinin kaynağı olmuştur. Diğer kaynaklar ise Sri Lanka , Avustralya, Japonya, Meksika , Panama , Venezuela ve Mikronezya Adaları çevresindeki sulardır. Japonya, kültür edilmiş tuzlu su incilerinin ana kaynağı olup Burma ve Avustralya da dünya stoğuna katkıda bulunmaktadır.
Tatlı su incileri doğal olarak meydana gelir ancak, son yıllarda bu ürün ile ilgili olarak güçlü bir kültür incisi sanayii ortaya çıkmıştır. Tatlı su incileri genellikle düzensiz bir şekle sahip olup en sık rastlanan görünüşü kabarmış pirinçtir.

Klasik Ancak Moda

Bütün şekil ve renklerdeki inciler, modern bir kadının gardrobu için oldukça çok yönlü bir aksesuardır. Klasik yuvarlak inci kolye, abiye ve resmi giysiler için mükemmeldir. Uzun kordonlar, mücevherler ya da altın klipsler yardımıyla ikiye katlanabilir. Tek başlarına veya çarpıcı bir etki yaratmak amacıyla başka değerli taşlardan boncuklarla birlikte bükülebilirler.

Yuvarlak incilerin en popüler renkleri beyazlar, kremler ve pembelerdir. Gümüşi, siyah ve altın rengi yeni yeni ilgi çekmeye başlamıştır.

Tatlı su incileri birçok renkte meydana gelebilir ve genellikle daha beyaz renkli kordonlar üretecek şekilde muamele edilirler. Bunlar, beyazın yanı sıra güzel şeftali,lavanta pembe ve mavi renklerde bulunabilir.

Yüzükler, pandantifler, broşlar ve küpeler, yuvarlak, armut, yumurta, gözyaşı damlası, yarım, üç çeyrek ve kabarcık gibi çok çeşitli inci şekillerinde yaratılabilir. Diğer kategorilere girmeyen düzensiz şekilli inciler olan barok inciler, genellikle benzersiz, akıcı biçimleri dolayısıyla yüzükler ve pandantifler için güzel konular meydana getirir

Altın Tarihinde Önemli Dönemler

Altın tahminen ilk önce toprak yüzeyinde bulundu ve tarih öncesi insan tarafından bir alt olarak kullanıldı.Gelişmiş altın obje ve mücevherler arkeologlar tarafından M.Ö 3000 yıllarında, güney Irak-Urdaki kraliyet mezarlarında bulunmuştur.Bunun gibi Peru’daki CHAVİN uygarlığındaki Altın ustaları da MÖ 1200 civarlarında altını döverek ve kabartma işlemiyle süs ve ziynet eşyaları yapıyorlardı.

MÖ-4000:Altın ilk kez orta ve doğu Avrupa’nın bazı bölümlerinde kullanıldı.

MÖ-3000:Mısırlılar altının diğer metallerle alaşımı ve yaprak şeklinde işlenmesi sanatında ustaydılar.

MÖ-1500:Şekel (miskal),orta doğuda altının standart ölçü birimi olarak kullanıldı.

MÖ-1091:Altın Çin’de bir para birimi olarak yasallaştırıldı.

MÖ-58 :Jullius Caesar Gaul’de (Fransa) romanın borçlarını ödemek için yüklü bir miktar altına el koydu.

MS-1100:Venedik , batı ve doğu arasında ticaret yolları üzerinde olması dünyanın önde gelen altın pazarı olma pozisyonunu korudu.

MS-1511:İspanya kralı Ferdinand kaşifleri ‘Altın getirin!’ emriyle, batı yarıküreye yolladı.

MS-1717:Londra darphane amiri Isaac NEWTON altın fiyatlarını sabitledi bu iki yüzyıl sürdü.

MS-1787: İlk Amerikan altın parası, Ephraim Brasher tarafından basıldı.

MS-1833:Kuzey Carolina, ilk Birleşik Devletler altın hücumuna sahne oldu.Eyalet, 1828 ‘e kadar PHLADELPHİA’daki Birleşik Devletler darphanesinin tüm altın paralarının yapımına kaynak oldu.

MS-1848: California altın hücumu, James Marshall’ın Amerikan Sacremento nehirlerinin birleşiminde, John Sutter’ın kereste fabrikasının yanındaki su yolunda ilk altın parçasını bulmasıyla başladı.

MS-1850:California’dan dönen Edward Hammog Hargraves bir hafta içinde Avusturalya'da altın bulacağını tahmin etti ve oraya vardıktan bir hafta sonra Yeni Güney Gallerde altın buldu.

MS-1886:George Harison ,güney Afrika’da ev yapmak için taşları kazarken altın buldu.

MS-1887:Glasgov’lu doktorlar Robert ve William Forrest ve kimyager John S. Mac Arthur siyanür kullanarak altın çıkartma patendi aldılar.

MS- 1896:İki altın arayıcı kuzey Kanada'daki Klondike nehrinde balık avlarken altın buldu.Alaska Yucon bölgesinin güneyinde daha fazla altın bulunduğu söylentileri, 1898’de 100 yılın son hücumu olan Alaska altın hücumu patlak verdi.

MS-1900:Birleşik Devletler, para birimleri için altın standartlarını benimsedi.

MS-1903:Engelhard derneği altını yüzeylere basmak için organik bir araç yaptılar önceleri
dekorasyonda kullanılan araç daha sonra mikro devre baskı teknolojisinin esası haline geldi.

MS-1922:Kral Tutancomo’nun M.Ö(1352) mezarı, yaklaşık 1200 kg’lık tabutun ve yüzlerce altın objenin çıkarılabilmesi için açıldı.

MS-1927:Fransa’daki tıbbi araştırmalar, altının romatizma tedavisinde değerli bir madde olduğunu kanıtladı.

MS-1933:Başkan Franklin D.Roosevelt altın ihracını yasakladı.Altının dolarla değişimini durdurdu. Amerikan halkına sahip oldukları tüm altınları teslim etmelerini söyledi ve altına günlük fiyatlar belirledi.

MS-1934: Roosevelt ,altın fiyatlarını ons başına 35 $ olarak sabitledi.

MS-1935:Western Electric, AT&T telekomünikasyon ekipmanlarının şalterleri için, alaşım # 1’i kullanıma sundu.(%69 altın,%25 gümüş,%6 platinyum)

MS-1947:İlk transistor AT&T BELL laboratuarlarında kuruldu.

MS-1960:Kızılötesi yansımaları maksimize etmek üzere altın kaplı aynalar kullanılmak suretiyle lazer icat edildi.

MS-1961:Modern madencilik Nevada Carlin Trend’de başladı.Bu Nevada ’yı ülkenin en büyük altın madencilik eyaleti yaptı.

MS-1968: Intel, altın devrelerle bağlı 1024 transistorlu bir mikroçip piyasaya sürdü.15 Martta ,altında uygulanan 35$’lık sabit fiyat bırakarak serbest hale getirdi.

MS-1969:Altın kaplı başlıklar aydaki astronotların gözlerini güneş ışınlarından korumak için kullanıldı.(Apollo 11’in aya inişi)

MS-1970:Işık tarafından üretilen elektronları toplamak için altın kullanan aygıtlar icat edildi.Video kameralar da dahil olmak üzere yüzlerce askeri ve sivil aletlerde kullanıldı.

MS-1971:Koloidal altın belirleme sistemi,İllinois Amersham Enstitüsü tarafından piyasaya sunuldu.Küçük altın kürecikleri, dünyanın dört bir yanındaki laboratuarlarında ,hastalıkların tedavisinde kullanılmak üzere, insan vücudundaki

Belli proteinleri ve işlevlerini belirlemek için kullanıldı.

MS-1974: 31 Aralık’ta, devlet,herkesin kendi altınına sahip olması üzerindeki yasağı kaldırdı.

MS-1980:Altın, 21 Ocak’ta gün içinde 870 $’lık tarihi fiyatına ulaştı.

MS-1986:Otomobillerde, güvenilirlik için, altın şalterler kullanılan hava yastıkları ortaya çıktı.

MS-1987:Otomobillerde, güvenilirlik için.altın şalterler kullanılan hava yastıkları ortaya çıktı.

MS-1996:Altın kaplı parabolik teleskop taşıyan Mars Global Ölçüm Uydusu, iki yıl boyunca tüm Mars yüzeyinin haritasını çıkarmak üzere uzaya fırlatıldı.

MS-1997:Senato,vergi mükelleflerine Yardım Yasasını getirir. Bu yasa, Bireysel Emeklilik Hesabı olanlara, %99.5 yada bunu aşan bir oranda olması kaydıyla, hesaplarına altın para yada külçe alma hakkı verildi.

1 2 3

Altın Hakkındaki Gerçekler

Altın binlerce yıldır,uygarlıkların sosyal ve ekonomik dokusunda önemli bir rol oynamıştır. Altın eşsiz bir özellikler kombinasyonu sunar. Bu özellikler onu, birçok ekonomik, endüstriyel ve tıbbi uygulamalarda yaşamsal önemi olan bir materyal yapmıştır.Bu özellikler;

Aşınmaya karşı direnç
Elektrik iletkenliği
Kolay işlenebilirlik
Kızılötesi (ısı) yansıtması
Termik iletkenlik
Para
Altın ilk kez M.Ö 1091’de Çin’de,ipeğe alternatif bir değişim aracı olarak yasallaştırıldı. Altın, hala evrensel bir değişim aracı olarak kabul edilir.
Dünyanın her yerinde milyonlarca insan, altını,enflasyona karşı bir engel,ekonomik ve politik dalgalanmalar esnasında basit ve güvenilir bir yatırım aracı olarak kullanmaya devam etmektedirler.

Aşınmaya Karşı Direnç
Altın metallerin içinde en tepkimesiz olanıdır.Doğal ve endüstriyel çevre için tehlikesizdir.Altın, hiçbir zaman oksijenle (elementlerin en aktif olanlarından biridir) tepkimeye girmez.Bu onun patlamayacağını yada kararmayacağını gösterir.

Elektrik İletkenliği
Altın tüm metallerin içinde elektriği en iyi ileten metaldir. Yüklenmiş partiküller elektrik akımı vasıtasıyla akarken, iletken metaller akımın engelsiz bir şekilde geçmesine olanak verir. Altın -55 °C’den +200°C’ye kadar çeşitlilik gösteren ısılarda çok küçük elektrik akımlarını bile iletebilme özelliğine sahiptir.

Kolay İşlenebilirlik
Altın tüm metallerin içinde en kolay şekillenebilir olanıdır.Kırılmadan çok ince teller haline getirilebilir.Sonuç olarak,tek bir ons altın 5 millik çok ince bir tel haline getirilebilir.Altın olağanüstü ince tabakalar halinde genişletilebilir veya şekillendirilebilir. 1 ons altın yaklaşık 10 metrekarelik bir tabaka haline dönüştürülebilir.

Kızılötesi Işınları Yansıtması
Altın,kızılötesi enerjiyi en çok yansıtan, ışığı en az emen materyaldir. Saf altın kızılötesi ışınların %99’unu yansıtır.

Termik İletkenlik
Altın aynı zamanda termik enerji ve ısı için mükemmel bir iletkendir. Örneğin %35 altın içeren bir alaşım,ısının 3300 dereceye ulaşabildiği, uzay mekiklerinin ana motorlarının enjektörlerinde kullanılır.Altın alaşımı yüksek ısılara karşı koruma sağlayan en dayanıklı ve uzun ömürlü materyaldir

Altın Nasıl Üretilir?

Keşif-Kazı Mühendislik-İnşa-Madencilik ve İşleme-Arıtma-Geri Kazanma

Keşif: Kaşifler binlerce yıldır altın aramaktadırlar.Altın ilk kez nehir ve dere yataklarında bulunmuştur.1848’de California’daki büyük altına hücum hareketinden hafızalarda kalan,gözü pek altın arayıcılarının zaman zaman bellerine kadar suyun içindeki araştırmalarıdır.Bugün bile bazı altın arayıcıları hala uzak bölgelerde çabalamaktadır.Altın hala bu yöntemle bulunabilir.Nehir yataklarındaki altına alüvyon altın denir.Fakat yıllar geçtikçe, çoğu altın yüzeye daha yakın yerlerde bulunmuştur. Bugün dünyanın büyüyen ihtiyaçlarını karşılamak için altın madencilikte çıkarılmak zorundadır. Altın kayaların damarlarında, bazen de yerin binlerce feet altında bulunmaktadır.Orada olduğunu nasıl bileceğiz ? Madenin nerede olduğunu nasıl bileceğiz? Bugün altın keşfi geçmiştekinden daha farklı.Bu işlem en son teknolojiyi gerektirir. Bazen uzay istasyonlarında alınan dünyanın kızıl ötesi fotoğraflarıyla işe başlanır. Amerikan Jeolojik Araştırma,altın bulunabileceği muhtemel dünya yüzeyindeki farklı bölgeleri araştıran uzman jeologlar için bu tip haritaları çıkarmıştır.Bu bölgelerin yakın çekim hava fotoğrafları alınır ve dikkatlice analiz edilir.Neticede,kazı ekipmanları en vaat veren bölgeye gönderilir.

Kazı ve Mühendislik: Delme işlemi için kullanılan aletler kayada altın olup olmadığını,hangi derinlikte olduğunu,kalitesini ve sınıfını öğrenebilmek için kayadan örnekler alırlar.Örnekler, laboratuarda kimyasal analize tabi tutulurlar.Kazma işlemi, tabakanın büyüklüğünü,derinlik ve kalitesini belirlemeye yardımcı olmak için bölgenin birçok yerinde tekrarlanır.Bu yolla bölgenin haritası çıkarıldıktan sonra, maden mühendisleri, altın madeninin değerinin, onu çıkarma ve işletmek için gerekli maliyetten fazla olup olmadığını araştırırlar.Daha sonra bu bölge için en iyi maden türünün nasıl olacağına karar verirler.Altın tabakasının derinlik ,çevresindeki arazi,ulaşma ve çıkarma esnasındaki potansiyel zorluklar,suyun mevcudiyeti,bina ve yolların nereye konacağı ve son yıllarda büyük önem taşıyan doğal hayat ve çevreye etkisi gibi birçok konuyu hesaba katmak durumundadır.Maden mühendisleri,araştırmacılar,çevrebilimciler ve devlet görevlileriyle yakın temas halinde çalışırlar. Eğer altın tabakası, yüzeyden çok derinde değilse mühendisler genellikle açık bir maden ocağı tasarlar.Tabaka daha derinse, bir yeraltı madeni oluşturabilirler.Altının bulunması ve çıkarılması arasındaki süre 5 yıl kadar olabilir. Bu planlama ve işleme aşaması, ilk ons altın çıkarılmadan önce,yüz milyonlarca dolar gerektirebilecek kadar pahalı bir iştir.

Madencilik ve İşleme

1- Maden ocağı tasarlandıktan ve inşa edildikten sonra, patlama oluşturmak için delikler açılır ve cevherden alınan örnekler metalürjik karakterlerini ve sınıflarını belirlemek için incelenir. Kırılan kaya,verimlilik tiplerine göre işaretlenir.

2- Metalürjik bileşimine dayanılarak, raportör,kamyon operatörlerine ,maden cevherini doğru işleme bölgesine taşıması için emir verir.

A) Düşük kalite cevher, kabaca iri parçalar halinde kırılır.Bu parçalar dikkatli bir şekilde sıralanır.Sonra yığının üst yüzeyinden inceltilmiş siyanür solüsyonu dökülür.Solüsyon yığının içine süzülür ve siyanür altını eritir.İçinde erimiş altın bulunan solüsyon daha sonra toplanır.

B) Yüksek kalitede cevher, toz haline getirildiği ezici bir makineye taşınır. Metalürjik özelliklerine dayanılarak, cevher 3 geri kazanma evresinden biri ile işlenir.

1-Okside olmuş cevher,siyanür vasıtasıyla eritilir.

2-Karbon içeren kırılmış cevher, içindeki kükürt ve karbonun yanması için, 1000 fahrenheit ‘ten fazla bir ısıya tabi tutulur.

3-Karbon içermeyen kırılmış cevher,oksitlenir. Bu yolla altın kükürt minerallerinden arındırılmış olur.

4- İşlenmiş, yüksek kalite cevher, siyanürle işleme tabi tutulur. Daha sonra altın bu
solüsyondan absorbe edilir. Geri kalan siyanür, yeniden kullanılır hale getirilir.

5- Karbon yüklü altın, bir kaba konur.Burada altın kimyasal olarak karbondan sıyrılır.Arta kalan karbon da tekrar kullanılmak üzere geri kazanılır.

6- Altın, elektrolize edilerek yada kimyasal yer değiştirme vasıtasıyla solüsyondan ayrıştırılır.

7- Saf olmayan altın, %90’a varan altın içeren kalıplar halinde eritilir.Kalıplar daha sonra, 0,999.9 saf haline dönüşeceği dış rafineriye gönderilir.


Arıtma: Arıtma, altını diğer metallerden ayırma ve temizleme işidir.Rafineriye giden altın ya geri kazanılacak bir hurda yada cevherden külçe haline gelecek değişim işlemin son sahnesindedir.
Son arıtma işlemi normalde 2 adımdan oluşur;

İlk önce ham altın eritilir.Eriyen metalin içinde klor, kabarcıklar halinde yükselir.Altının içindeki diğer metaller chloride dönüşür ve yüzeye çıkarlar.Bu işten %99.5 oranında saf altın üretilir.Altın, daha sonra pozitif elektrot içine dökülür.Pozitif elektrotlar, bir elektrolitik hücreye yerleştirilir.Akımın geçmesiyle %99.99 oranında saf altın negatif elektrotta toplanır.Çoğu altın ürünleri ve alaşımları için, başlangıç materyalleri olarak %99.99 oranında altın gereklidir.

Geri Kazanma: Her madenin belli bir ömrü vardır.Birkaç yıldan sonra mevcut altının büyük bir kısmı çıkarıldığında o maden tükenmiş sayılır. Eski zamanlarda, tükenmiş madenler öylece terk edilirlerdi.Ancak bugün durum değişmiştir.Sıkı çevresel ve madencilik standartları, üzerinde maden çıkarılan bölgenin yeniden verimli hale getirilmesi yada kendi doğal konumuna mümkün olduğunca uygun restore edilmesini öngörür. Geri kazanma için detaylı planlar daha maden kurma izni alma aşamasında devlet yetkililerine bildirir.Gelişimler çevre bilimciler ve mühendisler tarafından sürekli izlenir. Madenin çalıştırıldığı süre boyunca da doğal yaşamını ve özellikle soyu tükenmekte olan türleri korumak üzere sıkı ölçümler yapılır.Islak olanlar ve diğer doğal kaynaklar tamamen korum altına alınır ve madencilik çalışmasının bitmesinden az önce geri kazanma ile ilgili çalışmalarda başlar. Toprağın düzeltilmesi, bitki ve ağaçların dikilmesi.... gibi.

Araziyi yeniden kazanma, günümüz madenciliğinin, o kadar önemli bir parçası haline gelmiştir ki, işlem bittiğinde o arazi üzerinde bir maden bulunduğunun anlaşılması neredeyse imkansızdır.Hatta bazı araziler bu işlemden sonra eskisinden çok daha güzel görünmektedir.Geri kazanma, altın madenciliğinin en son aşamasıdır

ÜNLÜ ELMASLAR

Bu elmasların, gerçekte kurgunun iç içe geçtiği ilginç ve değişik hikayeleri vardır.

Cullinan I

530.20 carattır. 1905 yılında bir Güney Afrika madeninde bulunmuştur. Bilinen elmasların en büyüğüdür. İşlenmemiş haliyle 3106 carattır. 1907’de İngiltere Kralı VIII. Edwardo’ya verildi ve sonra 9 büyük parçaya ayrıldı. Bu parçalarda en büyüğü olan Cullinan I. Armut şeklinde kesildi. Bugün de hala üzerinde bulunduğu, İngiliz Kraliyet asasına yerleştirildi. Bugün, Londra’da Kraliyet mücevherleri arasında sergilenmektedir. “Afrika’nın Büyük Yıldızı” olarak da bilinen Cullinan I halen dünyanın en büyük elmasıdır.

Regent

140.50 carrattır. Regent’ın olağanüstü bir hikayesi vardır. Hindistan ‘da bulundu ve esrarengiz maceralardan sonra Avrupa’ya geldi. “Pitt” elması diye de bilindiği İngiltere’de kesildi. Pitt elmasını Thomas Pitt , 1717’de Orleans Dükü Philippe’e sattı böylece Regent ismiyle Fransa Kraliyet mücevherlerinin bir parçası haline geldi. İhtilal ve Napeleon dönemleri boyunca, başka pekçok maceralara da konu oldu. En sonunda, 1887’de bir müzayede de kraliyet mücevherlerinden ayrılarak, bugün de içinde bulunduğu “Louvre” müzesinde sergilenmeye başlandı.

Orloff

194.75 carat. Bu elmas 18. yy ortalarında, bir Fransız askeri tarafından bulunduğu tapınaktan çalınmadan önce, Hindu bir tanrı heykelinin parlak gözlerinden birini oluşturuyordu. Daha sonra onu Gregory Orloff’a fahiş bir fiyata satan İranlı bir tacirin eline geçti. Gregory Orloff, Rus İmparatoriçesi Katarina’nın eski sevgilisiydi. Orloff , bu elması Katarina’ya hediye ederek, aşkını geri kazanacağını umuyordu. Katarina bu teklifi reddetti ve elması asla takmadı. Ancak imparatoriçe elması. İmparatorluk Asa’sındaki Kartal’ın üzerine monte ettirdi. Orloff elması, bugün yine aynı yerinde Moskova Kremlin’de bulunmaktadır.

Hope

44.50 carattır. Ünlü mavi elmasın sahibine kötü şanş getirdiği söylenir. Bu trajik hikayenin içinde, XIV Louis ve Marie Antoinelle’in ölümlerinden onun sorumlu olması da yer almaktadır.1830’lu yıllarda Londra’da Henry Philippe Hope tarafından satın alındı. Kuşaktan kuşağa aile mirası olarak nakledildi ve 1906’da Lord Hope, elması borçlarının bir kısmını ödemek için sattı. Hope, 1958 yılına kadar pekçok el değiştirdi. Newyork’lu elmas taciri Harry Winston, Washington D.C.’de Smitosonion Entitüsü’ne verdi. Artık başka kurbanları olmayacaktı ve göz kamaştırıcı güzelliğiyle hayranlık uyandırmaya devam edecekti.

Nadir renkteki elmaslar

Bazı doğal renklerdeki elmaslar çok ünlüdür. Son günlerde mücevherde kullanılan çoğu elmas ‘beyaz renkte’ görülür. Renkli elmaslar, elmasların ayrı, nadir ve muazzam değerli bir kategporisini oluşturur. Her renkte olabilirler. Pembe, mavi, kahverengi yeşil ve hatta siyah. En sık rastlanılan renkler altın veya kanarya sarısıdır.

Cond’e

Gül pembesi armut şeklindeki bu elmas 50 carattır. Cand’e en sıradışı tarihi taşlardan biridir. Bugün de Paris yakınlarında, Chentilly’de Cond’e müzesinde görülebilir.

Tiffany

128.51 caratla, bilinen en büyük sarı elmastır.Yastık şekli pırlanta kesimindedir ve New York,Tiffany’s de sergilenmektedir.

Dresden

Armut kesimli Dresden, 41 caratla en büyük yeşil elmastır.

Wittelsboch

35.32 caratlık,muhteşem mavi elmas İsanya kralı IV. Philppe aitti.

ELMASIN SIRRI

Elmas tarihinin erken çağlarında elmasın sihirli güçlere sahip olduğuna inanılıyordu ve bu konuda pek çok efsane mevcuttu.

Hindistan’da insanlar, elmasın kendilerini yenilmez yapabilme gücüne sahip olduğuna inandılar. Elmasları tanrılarının heykellerini süslemek için kullandılar. Kralları, şeytanı kovmak için elmas takarlardı. Elmas savaşlarda cesaretin simgesi olarak kulanıldı. Ortaçağ’da pek çok insan, bir elmasın, araları açık olan evli çiftleri tekrar biraraya getirebileceği inancındaydı.

Bugün bile elmas sihrini hala korumaktadır. Her kadın, elmasın saf ve sonsuz aşkın sembolü olduğuna inanır. Hiç kimse erkek ve kadınların elmas karşısındaki bu hayranlığının ve zaafının nedenini tam olarak açıklayamamıştır.

Elmaslar, her zaman aşkın simgesi oldu. Onlar hep eşsiz ve değerliydi. Yunanlılar elmas ateşinin, aşkın değişmez ve sürekli alevini yansıttığına inandılar.

Bir zamanlar sadece kralların ve soyluların elmas takma hakkı vardı. 13. yy’da Fransa Kralı Saint Louis, prensesler ve soylu kadınlarda dahil olmak üzere, tüm kadınlara elması yasaklamıştı, Ona göre, elmas takabilecek değerde tek kadın Bakire Meryem’di. Bu katı yasağı kırmaya ilk cesaret eden kadın Agnes Sarel’di (1422-1450) ne kraliyet kanı taşıyordu ne de soylu bir lady idi. Ancak Fransa kralı VII. Charles ona aşıktı. Bu konumu, onu tüm kanunların üstünde tutuyordu. Böylece elmas takmak bir ayrıcalık olmaktan çıktı.Yıllar geçtikçe her kadın için yeni bir önem kazandı.

Yüzük de güçlü bir semboldür. Elmas, başlangıcı ve sonu olmayan mutluluğu ve aşkı, Sonsuz hayatı temsil eder. Ortaçağ’da, yüzüğün otoritenin simgesi olduğu kadar, mistik bir özelliği olduğuna da inanılırdı.

Bugün elmas, aşkın sembolü olarak nişan olayında geleneksel bir değerli taş olarak terini almıştır.

bir hikaye

Bir zamanlar

Hikaye, 2800 yıl önce Hindistan’da başlar. Hintliler, M.Ö. 800 yılında elmas çıkarmaya başladılar. O, minerallerin en güzeli ve en sertiydi. Hindistan, 18. yy’ın başlarına kadar dünyanın tek elmas üreticisi olarak kaldı. Avrupa’nın başlıca limanları, Hindistan ile yaptıkları alışverişle, elmas ticareti ve endüstrisinin merkezi haline geldiler.

1725 yılında, Brezilya’da yeni tabakalar bulundu ve sonuç olarak, daha önceleri aristokrasi ve kraliyetin bir ayrıcalığı olan elmas, yeni bir varlıklı orta sınıfın ulaşabileceği bir yere geldi.

1866 yılında, Güney Afrika’da elmas bulundu ve gerçek elmas izdihamı başladı. Yeni madenlerin etrafında hızla kasabalar oluştu ve bölge böylelikle insanlar arasında birçok parçalara bölündü. Zaman zaman bazıları haklarını bir yarışta üzerine oynanılan ödüller haline getirdiler. Böylece herkese bir oyunda ya da yarışta kazanabilecekleri, üzerinde elmas bulunan bir arsaya sahip olma imkanı verilmiş oldu.

Daha sonra Afrika’nın diğer bölgelerinde de tabakalar keşfedildi.1948’de Doğu Sibirya ve Rusya’da yeni tabakalar bulundu. Ancak modern elmas çağını başlatan ve bu güzel taşı herkesin erişimine sunan olay 1866 ‘da Güney Afrikada’ki keşifti.

Pırlanta da Berraklık Dereceleri

İnklüzyonlar derecelendirilirken baz alınan kusursuz berraklık ölçeği, (GIA’ca belirlenen FL’den (kusursuz) I’ya (inklüzyonlu) uzanan bir ölçek) 10 kat büyütülmüş halinde düzensizlikler gözlemlenerek belirlenir.

Laboratuar tescilli S12 berraklık derecesi, inklüzyonların teknik olarak çıplak gözle görülmeyeceği noktayı gösterir. 1-3 arası dereceler sırasıyla inklüzyonların derecesini belirlemek içindir, şöyle ki;

FL:
Kusursuz/tertemiz– iç veya dış kusuru yok; çok ender ve güzel.

IF:
İçi temiz – iç kusuru yok, nadir ve güzel.

VVS:
Çok, çok hafif inklüzyonlu– bu derecedeki inklüzyonların 10 kat büyütülmüş halde tespiti zordur. Çok iyi kalite Pırlanta

VS:
Çok hafif inklüzyonlu - inklüzyonlar çıplak gözle görülemez. VVS derecesindeki Pırlantatan daha ucuzdur.

SI:
Hafif inklüzyonlu -inklüzyonlar büyüteçle kolaylıkla görülebilirler, ama çıplak gözle mümkün değil. Berraklık derecesi açısından çok değerlidir.

I:
Inklüzyonlu - Inklzüyonlar bellidir ve çıplak gözle görülür.




Hangi Berraklık Derecesini Seçmeliyim?

Çıplak gözle görülebilir inklüzyonlar içermeyen bir Pırlanta seçmenizi tavsiye ederiz. VS1 ve VS2 derecesi çıplak gözle görülemeyen inklüzyonlar içermektedir. Bu berraklık derecesindeki Pırlantalar kusursuz Pırlantalardan çok daha ucuz olmalarına karşın Pırlantanın doğal güzelliğini azaltan gözle görülür inklüzyonlar içermez.

Unutmamak gerekir ki, yüksek berraklık derecesinde bir Pırlanta daha düşük dereceli Pırlantadan daha güzel olacak diye bir şey yok. Düşük berraklık derecesindeki bir Pırlanta ancak büyüteç altında görülebilir inklüzyonlar içerebilir, dolayısıyla inklüzyonları çıplak gözle görülemez. Yüksek berraklık daha tercih edilir ve değerlidir, ancak doğru nedenlerle berraklığı seçtiğinizi bilmeniz en önemlisidir.

Fantazi Renkler

Rengin varlığı bir Pırlantayı daha nadir ve değerli kılıyorsa da, şaşırtıcı olabilir ama Pırlantalar- nadiren doğanın bir oyunuyla- mavi, yeşil, kehribar sarısı, pembe veya bazen kırmızı renklerde de olabilir. Bu grup Pırlantalar oldukça değerlidir ve “Fantazi” diye sınıflandırılır. Bu renkler nadir bulunmaları dolayısıyla sahip oldukları değerden ötürü son derece pahalı olabilir.

Işınırlık/Işıma etkisi

Kimi Pırlanta alıcıları, son kararı vermeden önce Pırlantanın ışınırlık derecesini de görmek ister. Işınırlık bir Pırlantanın doğrudan güçlü bir morötesi ışığa tutulduğunda hafif mavimsi kızıl ışık yaymasına neden olan tek özelliktir. Zayıf, hafif, orta, güçlü veya çok güçlü diye sıralanan ölçülere göre değerlendirilir. Kimileri, bu özelliğe sahip Pırlantaların peşindeyken kimileri bunu dikkate almaz bile. Dolayısıyla bu bir kişisel tercih meselesidir.

Hangi Renk Pırlanta En İyisidir?

Titiz alıcılar, D-F grubundan renksiz Pırlantalarla ışınırlık derecesi sıfır, güçsüz veya hafif olanı tercih eder. Dürbün benzeri yardımcı bir araç olmadan gözle görülür bir rengi olmayan çok değerli bir parça için G-I grubundan çok hafif renkli beyaz ve orta veya güçlü ışınırlık derecesinde bir Pırlantaya bakmalısınız. Renk konusunda taviz vermek niyetinde değilsiniz, ama bütçenize göre davranmak da istiyorsunuz; bu durumda güçlü ışınımlı, İdeal kesimli ve S1 berraklığında bir parçayı tercih edebilirsiniz. Yine de çekici geliyorsa, kızıl ışınımlı olanı da seçebilirsiniz

PIRLANTANIN BERRAKLIĞI

Bir Pırlantanın bileşimindeki dış element zerreleriyle ilgilidir.

Hemen hemen tüm Pırlantalar, yapı taşı olarak “çok küçük saf karbon zerreleri” içerir. Bunlar, her bir Pırlantayı nadir eşsiz bir taşa dönüştüren zerreciklerdir ve “inklüzyon” diye adlandırılır. Bunların çoğu, genelde çıplak gözle görülmediğinden büyütülmek kaydıyla gözlemlenebilir.

İnklüzyonlar, çizik, kusur, renk bozuklukları, kristaller veya Pırlantanın saf güzelliğini azaltan diğer küçük özellikler gibi görünebilir. En arzu edilen Pırlantalarsa tamamen kusursuz ve çok nadir olanlardır. Doğada çok az kusursuz Pırlanta bulunur, dolayısıyla da bu Pırlantalar çok daha değerlidir.

Unutulmaması gerekir ki bu tür inklüzyon zerrecikleri dışında Pırlantanın yüzeyinde de hatalar olabilir ki bunlara “leke” denir.

İnklüzyonların Gözlemlenmesi

Kuyumcular, bir büyüteç kullanarak Pırlantanın bileşimindeki inklüzyonları gözlemler. Bu araç, kuyumcuların, bir Pırlantayı gerçek ölçülerinden 10 kat daha büyük görmelerini sağlar ki bu sayede inklüzyon zerrecikleri daha doğru tahlil edilebilir. Aşağıda dikkate alınması gereken bazı noktalar sıralanmaktadır:

Bir çerçeveyle bazı iç inklüzyonlar ve lekeler gizlenerek, Pırlantanın görünüm ve berraklığı artırılabilir.
Pırlantanın tepe ya da ortasına yakın bir yerde inklüzyon varsa, taşın ışığı yayma yeteneği azalabilir, dolayısıyla da Pırlanta daha az ışık saçar.
Büyük inklüzyonlar da ışığın dağılımını etkiler ve gizlenmeleri de zordur.

PIRLANTANIN KESİMİ

Pırlanta kesimi, taşın simetrisi ve boyutlarıyla ilgili bir özelliktir. Kesim, Pırlantaya ışıltı ve pırıltı verir; ışığı kırma yeteneğini belirler. Pırlanta kusursuz bir renk ve berraklığa sahip olsa da kötü bir kesim yüzünden mat görüneceğinden, kesim, Pırlantanın en önemli özelliği olarak addedilir. 4C içinde kesim, doğrudan insan elinin ürünü tek özelliktir, diğer üçüyse doğanın eseridir.

Pırlantanın yansıttığı parlaklık ve pırıltı, emdiği ışığı yansıtma yeteneğine bağlıdır. Pırlantalar genellikle 58 yüzeylidir (düz yüzey ya da yüz) ki bu yüzler birbirini tam açıyla keser, birbiriyle orantılıdır. Bu da Pırlantanın yansıttığı ışık miktarından tümüyle faydalanarak Pırlantanın güzelliğini artırır.

Pırlanta Boyutları

Çap:
Pırlantanın ortası (kemer) baz alınarak ölçülen genişliği.

Tabla:
Pırlantanın en üst ve en geniş yüzeyidir.

Taç:
Pırlantanın kemer ile tepe yüzeyi arasındaki bölümdür.

Külah
Pırlantanın kemerden tabana kadar uzanan alt bölümü.

Kemer


Bir Pırlantanın en geniş bölümünü çevreleyen dar bant. Pek çok Pırlanta tamamıyla perdahlanmış veya hatta traşlanmış bir kemerle tamamlanır

Taban/Külah ucu
Pırlantanın en alttaki yüzeyi. Tercih edilen taban (dereceli bir optik araçla ya da araçsız) mikroskop yardımı olmadan görülemez.

Derinlik/yükseklik
Pırlantanın tepesiyle tabanı arasındaki yükseklik.


Bir Pırlantanın İdeal kesimli Olup Olmadığını Nasıl Anlayabiliriz?

Kesimin genişlik ve derinliği, ışığın Pırlanta içindeki dolaşımını belirler. Bir Pırlanta eşit boyutlara ve simetriye sahipse ışık içeride her yüzeyden yansıyacak ve bir parlaklık ve parıltılı bir görüntü kazandıracaktır. Taş fazla derin veya fazla yassı ise, ışık taşın alt kısmından kaçacak ve Pırlanta parlaklığını kaybedecektir.















Yassı Kesim
Pırlantanın kesimi çok yassı ise, ışık yansıtılamadan külah yoluyla kaçar.


İdeal Kesim
Bir Pırlanta uygun boyutlarda kesilmişse ışık bir yüzeyden diğerine yansır ve ardından taşın tepesinden yayılır.
Derin Kesim
Bir Pırlantanın kesimi çok derinse, ışığın bir kısmı külahın karşı tarafından kaçar ve Pırlanta kararmış ve mat görünür.


Bir Pırlantanın kesimi veya boyutları, kemer çapının boyutuna göre yüzdelik oranlarla ölçülür. Pırlantanın kemer çapı daima %100 diye düşünülür. Örneğin, bir Pırlantanın kemer çapı 10 milimetre (% 100) , tepe yüzeyi/tavan 5.6 milimetredir. Toplam derinlik ölçüsü de 6.1 milimetredir. Bu Pırlanta, % 56 tavan ve % 61 derinliğe sahip bir taş olarak tanımlanır. Tavan ve derinlik yüzdeleri, boyutların uygunluğunu belirlemede kilit unsurlardır. Uygun tepe oranı % 55-60 arasındadır.

PIRLANTA TARİHÇESİ

Elmas kristalleşmiş saf karbondur: İşlenmemiş elmas, değişik boyut ve şekillerdedir. Elmas bilinen en sert doğal maddedir. Bir elmasın yüzeyini ancak diğer bir elmas çizer veya keser. Bu yüzden elmaslar hiçbir zaman yan yana muhafaza edilmezler.

Elmasların yaşı milyonlarca yılla ifade edilir: Elmasın oluşumu, milyonlarca yıl önce, yerkürenin derinliklerinde, karbonun, muazzam bir ısı ve basınç altında kristalleşmesiyle başladı. Elmas cevheri, volkanik patlamalar sonucu yüzeye çıktı. Daha sonra, volkanik hareketler yavaşladığında ve soğuma başladığında, elmas katılaşmış magma(alüvyol tabaka) ile örtülü bir şekilde kaldı. Alüvyol tabakalardaki elmaslar, bazen son bulundukları yataklardan çok uzak yerlerde şekillendiler. Yüzyıllar boyunca çeşitli etkenlerle aşındılar ve önce yağmur sularıyla taşındılar sonra nehir alüvyonları içinde elmas yatakları oluşturdular.

Dünyanın Sibirya ve Afrika gibi bazı bölgelerinde elmas, alüvyol tabakalar içinde bulunur. Bu tabakalarda bir maden açmak ve elmas çıkarmak oldukça uğraş verici ve maliyetli bir iştir. 1 carat elmas için ortalama 50 tonluk bir tabakayı kazmak ve işlemek gerekmektedir. Bu yüzden, elmas madenciliği için hatırı sayılır derecede finansal ve endüstriyel kaynaklara ihtiyaç vardır.

Aşınmış olan tabakalar, akıntılar ve nehirler vasıtasıyla denize doğru taşınırlar. Dünyanın Sierra Leone gibi bazı bölgelerinde ise, alüvyonların içinde gömülü olan elmaslar nehir kıyılarından çıkarılır.

Bir genelleme yapılacak olursa, tüm bir madenden çıkarılan elmasların % 20’si mücevher yapılabilecek yeterli kaliteye sahiptir. Kalan kısmı endüstriyel amaçlarla kullanılır. İşlenmemiş elmasların çoğu, De Beer’ Central Selling Organisation (C.S.O) tarafından pazarlanır. Londra ‘daki genel merkezlerinde, elmaslar ayrılır, sınıflandırılır, değerleri belirlenir ve sonra dünyanın dört bir yanındaki elmas kesimcilerine satılır.

İşlenmemiş elmas, 5000’den fazla sayıda kategoriye ayrılır ve sonra Londra’da yılda 10 kez düzenlenen bir organizasyonla satışa sunulur. C.S.O’nun hatırı sayılır finansal kaynakları,elmas piyasasındaki geçici dalgalanmaların dengelenmesini sağlamaktadır. Stratejik pazarlamayla,dünya elmas satışları dengeli bir seviyede tutulmaktadır.

PIRLANTANIN KARAT AĞIRLIĞI

Karat, Pırlantanın ağırlığıyla ilgili bir kavramdır ve aslında bir ağırlık ölçüsü olduğu halde sıklıkla büyüklükle karıştırılır. Bir karat, 200 miligrama eşittir.

Bir karat 100 noktadır; 0.25 karat: 25 noktalık veya ¼ karattır.

Ancak nokta sistemi tersine işaret etse de, 1 karat Pırlanta ½ karatlık Pırlantanın maliyetinin tam iki misli değildir. Pırlantalar çıkarıldığında büyük taşların küçük olanlardan çok daha nadir bulunduğu keşfedildi ki bu da, büyük Pırlantaları çok daha değerli kılıyordu.

Örneğin, 2 karat Pırlanta 1’er karatlık iki Pırlantatan çok daha pahalıdır (ve daha nadirdir) ve 0.30 karat Pırlanta, heri biri 0.01 karat 30 Pırlantatan çok daha pahalıya mal olur.

Pırlantanızın Ağırlığını Seçerken Dikkat Edeceğiniz Noktalar

Pırlantanızın kesim, renk, berraklık derecesine karar verdiniz mi, bütçenize uygun karat ağırlığına karar vermeniz kolay olur. Büyüklük, Pırlantaya değer biçmede en belirgin faktördür, ancak biliyorsunuz ki iki eşit büyüklükte Pırlanta kalitelerine bağlı olarak çok farklı fiyatlarda olabilirler. Bununla birlikte yüksek kalitede Pırlantaların her büyüklükte bulunabileceğini de unutmamakta yarar var.

Kesim ve montaj bir Pırlantayı gerçek ağırlığından daha küçük veya daha büyük gösterebilir.
Bir Pırlantanın kısmi ağırlığını değil de daima gerçek birim ölçüsünü öğrenin.
Zaman zaman kuyumcular, 0.90 karat Pırlantayı 1 karatlık diye satmaya kalkışır. 1 karat Pırlanta 0.90 karat Pırlantatan çok daha pahalı olacaktır.
Pırlantalara bazen daha büyük göstermek için yassı kesim verilir, ancak bu, Pırlantanın parlaklığından ve ömründen ödün vermek, Pırlantayı daha değersiz kılmaktan başka işe yaramaz.
Bunları Biliyor muydunuz?

Karat sözcüğünün kökeni, Latince Ceratonia siliqua, yani harnup (keçiboynuzu) ağacıdır. Bu ağacın küçük tohumları, ağırlık ve şekilleri itibariyle değişmezlik ve aynılıklarıyla bilinir. Geleneksel olarak Pırlantalar ve süs taşlarının ağırlık ölçümünde bu tohumlar kullanılırdı, ta ki standart bir ölçü sistemi kurulup 1 karat 0.2 gramda sabitlenene dek.

Not: Karat ile kıratı birbiriyle karıştırmayın. Zira karat, taşın ağırlığı için kırat, ise altının saflık derecesini ifade etmede kullanılır.

PIRLANTA REHBERİ

Pırlanta Satın Alırken
4C Özelliği
Pırlantanın Kesimi
Pırlantanın Rengi
Pırlantanın Berraklığı
Pırlantanın Karat Ağırlığı
Pırlanta Tarihçesi
Elmasların Sırrı
Ünlü Elmaslar
PIRLANTA SATIN ALIRKEN

Bir Pırlantanın fiyatı doğrudan 4C ile belirlenir (4C: Pırlantayı dünyada az bulunurluğu açısından sınıflandırmada kullanılan 4 ayırt edici özellik)

Kesim

Renk

Berraklık

Karat Ağırlığı

Pırlantanın farklı 4C özelliği, taşın az bulunurluk /nadirlik derecesini, dolayısıyla da fiyatını büyük oranda etkiler. 4C’yi ele alırken unutulmaması gereken iki nokta vardır:

Her “C”, taşa kattıkları güzellik açısından eş değerdedir. Pırlantanın parlaklık, ışıltı ve güzelliği bu 4 faktörün tümüne birden bağlıdır. Tek başına bir C faktörü, taşın güzelliğini diğer faktörlerden daha fazla etkileyemez.
4C’den her biri, zaman içinde değerinden hiçbir şey kaybetmez (bir kaza sonucu hasar görmedikçe).
Ne Kadar Harcamak Gerek?

Kafanızda bir fiyat belirlemişseniz istediğiniz gibi bir Pırlanta bulmanız daha kolay olur. Parası sorun değilse, o halde Pırlantanın asıl önemsediğiniz niteliklerine odaklamanızı tavsiye ederiz. Unutmayın ki, Pırlanta seçimi büyük ölçüde kişisel tercihlerinize bağlıdır. Örneğin, sizin için önemli olan taşın kesimiyse, muhtemelen kesimi kusursuz bir taş almak uğruna, taşın renk ve karat ağırlığını göz ardı etmeye hazırsınız demektir.

Bir nişan yüzüğü arıyorsanız, genel teamüle uyarak iki aylık maaşınızı harcamayı göze almış olabilirsiniz. Bir nişan yüzüğü seçim konusunda daha fazla tavsiye ve fikir için rehberliğimizden yararlanmanızı öneririz.

Son olarak belirtmek isteriz ki, kusursuz bir Pırlanta arayışınızda size yardımcı olmaktan mutluluk duyarız. Uzmanlarımızın tavsiye ve fikirlerine ihtiyaç duyduğunuz her an bizimle temas kurmaktan lütfen çekinmeyin

Yüzük Ölçüsü Bilirleme

Metod A:


Yüzük ölçeri yazdırdıktan sonra kenarlarından kesin. Okla işaretli yerden bir yarık açin.
Yüzük ölçerin inceltilmiş uç kısmını ok yanında açılan ince yarıktan geçirerek yüzük takılacak parmağın etrafını rahatça kavrayacak şekilde numaralar size bakar şekilde yerleştirin.
Yüzük ölçerin inceltilmiş ucunundan çekerek kağıdın parmağı bir kemer gibi sarmasını sağlayın. Bunu yaparken kağıdın ne çok gevşek ne de çok sıkı olmamasına özen göstererek parmağınız etrafından rahatça döndüğünden emin olun.
Parmağınızın yaklaşık ölçüsü yarığa en yakın olarak okuduğunuz numaradır.


Metod B:

Parmağınızı bir iple sararak ölçebilirsiniz. Parmağınızın etrafında bir tam tur yaptırdığınız ipi ölçmek sureti ile yüzük ölçünüzü belirleyebilirsiniz. Parmağınız çevresinde sardığınız ipin birbirine değen uçlarını işaretleyip iki nokta arasında mesafeyi ölçerek bu degeri bulabilirsiniz.

Metod C:

Halen kullanilan yüzüğün çapını şekildeki gibi ölçmek sureti ile de parmağınızın ölçüsünü bulabilirsiniz. Bu ölçümde yüzüğün içten içe ölçülecek en uzun mesafesi dikkate alınmalıdır.

8 Ocak 2008 Salı

karat

Karat pırlanta'nın büyüklüğü değil ağırlığı anlamına gelir. 1 karat pırlanta 0.2 gramdır. Karat birimi mücevher firmalarında bulunan özel tartılarla tartırlarlar.

pırlanta

Firmamız; bluediamond sertifikalı (bluecertificate) pırlanta ve renkli taşlar, HRD sertifikalı kapalı taşlar, lot ve lot içinden seçilebilir açık taşlar ile ürün çeşitliliği olan stoklarımızla sektörde hizmet vermektedir. Müşterilerimizin kendi üretimlerinde de değerli taşların layık olduğu şekilde tüketicilere ulaşabilmesi için müşterilerine üretim hizmeti ile destek vermektedir.

Ürünler
0,20 ct’dan başlayan bluediamond sertifikalı pırlantalar
Tektaşlar
Tria paketi
5 taş alyans paketi
Set takılar ve diğerleri için pırlantalar
0,01 lik boydan başlayan 1,00 ct ve üzeri pırlantalar
Her boy ve renkte elmaslar (rose cut)


Kesimlerine Göre Pırlantalar
Yuvarlak
Oval
Damla
Baget
Markiz
Kalp
Zümrüt
Radyant
Prenses




Uluslararası Sertifikalı Pırlantalar
Bluediamond
HRD
GIA
Bluediamond taş sertifikası, kitapçığı ile birlikte.
Pırlantanın kemer bölümüne özel yazı yazılabilmesi ( 0,20 ct – 2,00 ct arası )


Üretim Danışmanlık Hizmetleri

Üretimi bitirilmis ürün/ürünlerin sadesine lazer imkani ile damga,tas boyu,özel
yazilar yazilabilmesi.
Üretim siparişi veren firmanın ismine basılmış fiyatlı yada fiyat tercihli etiket
Monte resimli üretim siparişi veren firmanın ismine basılmış mücevher sertifikası
Üretimci için resimli maliyet dosyası.

Pırlanta ve Sertifika

Pırlanta takı alırken sertifikalı ürün almaya özen gösterin. Sertifika bir taşın yani pırlantanın nüfus cüzdanı özelliğini taşır. Nasıl sizin bir kimliğiniz varsa ve bu kimlikte sizin adınız soyadınız ve diğer bilgileriniz var ise sertifikada da aldığınız pırlanta takının özellikleri vardır.

Sertifikadan sertifikaya fark vardır. Eğer üstünde tek başına 0.30 Ct.'dan küçük taşlar kullanılmış ise üreticinin kendi verdiği sertifikanın hiç bir mahsuru yoktur gönül rahatlığı ile kullanabilirsiniz. Ancak ; Pırlantanın büyüklüğü 0.30 ve üzeri ise (taktaş) artık bağımsız bir laboratuarın sertifikasına ihtiyacınız var demektir. Bu laboratuarlar pırlantaya has çok pahalı cihazlarla taş'ın gerçek renk ve berraklık özelliklerini belirlerler.

Bizim arzumuz sizlerin aldığı Tektaş ürünleri gerçek renk değerleri ile almanızdır. I diye beyan edilen bir taş'ın J çıkmaması buna en güzel örnektir yada berraklığı VS olan bir ürün SI çıkması gibi sayabiliriz.

J olan bir pırlanta tektaş 'ı H diye size satarlarsa gerçekten fazladan bir para ödemişsiniz anlamına gelir. Eğer aşağıda saydığımız sertifikalardan alırsanız aldığınız taş H diye beyan ediliyorsa o pırlanta gerçekten H renktir.

Türkiye'de sertifikalarını bulabileceğiniz laboratuarların isimleri aşağıdaki gibidir. Bu sertifikalı taşları satan firmaları da Internet üzerinde satış yapan güvenilir mücevher firmaları linkinden bulabilirsiniz.

laboratuar isimleri

Bluediamond
HRD
GIA
IDL

Pırlanta Alırken Nelere Dikkat Etmeli
Pırlanta yüzük alırken dikkat etmeniz gereken çok önemli hususlar vardır. Bunlar gerek ürün bazında gerekse dükkan yada marka bazında dikkat etmek gereken konulardır.

Öncelikle mağazasında yada sadece 30 veya 40 parça pırlanta ürünü olan dükkanlardan ürün almamaya özen gösterin. Bu dükkanlar esas işi pırlanta olan dükkanlar değil sadece alıp satan yada etiketin üstünde gizli şekilde maliyeti gözüken fiyatına üstüne belirli kat koyup satan firmalardır. Oysa mücevher demek pırlanta demektir. Hatta mücevher firması demek sadece pırlanta ürünler satan firma anlamına gelmektedir. Bu kişiler pırlanta konusunda uzmandır, bilirkişidir.

Ürün bazında yani Pırlanta yüzük, kolye, gerdanlık yada küpe alırken dikkat etmeniz gereken hususlar vardır.

Öncelikle muhakkak ürünün sertifikalı olup olmadığına dikkat edin yarıca bir üst paragrafta belirttiğim yani kişi kuyumcumu mücevhercimi bunun ayrımını iyi yapın. Kuyumcu firmanın mağazasında altın model çoktur. Mücevhercide esas olan pırlantadır.

Ayrıca aldığınız sertifikanın karton yada matbaada basılmış bir kağıt olmamasına dikkat edin. Sertifika ya ehliyet mantığı ile yapılmış yada HRD yada EGL gibi uluslararası bağımsız kuruluşlar tarafından verilmiş organizasyonlardan almayı tercih edin. Bu sertifikalar uluslararası geçerliliğe sahiptir.

Sizler birer mücevher yada pırlanta uzmanı değilsiniz. O zaman ne yapmalısınız ?

Öncelikle Renk nedir bilmek gerekiyor. Pırlantanın rengi pırlantanın en önemli özelliklerinden biridir. Tabi sizler rengi nasıl anlayacaksınız. ? Gerçek mücevher firmasında ışıklandırma pırlantanın rengini iyi anlamak için saf pırıl pırıl beyaz bir ışık olur.

Bu ışık altında taşın rengine bakın. Tabi burada dikkat edilmesi gereken taş büyüklüğü 0.10 Ct.tan büyük taşlar için geçerlidir. Eğer pırlanta'nın renginde çok hafif bir sarılık hissediyorsanız taş J rengi demektir. Eğer mağaza sahibi bu taş için I rengi diyorsa o mağazadan hemen çıkınız. Ama bu J renginin kötü olduğu anlamına gelmez çünkü cilası ve rodajı güzel bir montürün üstünde J renk taş çok güzel gözükebilir. Gerçek beyaz taşlar I ve üstü rengi taşlardan başlar, H , G sıralaması ile D'ye kadar çıkar

İkincisi fiyatı belirleyen en önemli unsurlardan birisi berraklıktır. Berraklık dediğimiz konu pırlanta'nın içindeki gözüken karbon parçalarıdır. Bu parçalar ne kadar az ise pırlantanın değeri o kadar artar. Türkiye'de satılan standart SI1'dir. SI1 berraklığındaki taş ın içindeki parçalar çıplak gözle gözükmezler.

!

Oct 15, 2006

Tektaş, Tria, Lava Mücevherin büyüsü
Karat
Karat pırlanta'nın büyüklüğü değil ağırlığı anlamına gelir. 1 karat pırlanta 0.2 gramdır. Karat birimi mücevher firmalarında bulunan özel tartılarla tartırlarlar.



Kesim
Kesim siz değerli pırlanta severlerin en anlayamayacağı noktalardan birisidir. Malesef bu konularda mücevher firmanıza güvenmeniz gerekiyor. Kesim o kadar önemli bir konudur ki zaman zaman mücevher firmasında anlayamaz. Örnek verecek olursak Kesimi kötü olduğu takdirde 0.50 ile 1 karat büyüklüğündeki taş aynı büyüklükte gözükür. Buda elması kesip taşa çeviren ustanın maharatidir.

Amerika da mücevher pazarı internet üzerine kaymıştır .... Biz pırlanta ve internet severler Türk Tüketicisine buradan Türkiye'nin güvenilir pırlanta firmalarını sizlere tanıtacağız.

Pırlanta alırken dikkat edilecek ipuçları

Pırlantanın rengine sarı olmayan kuvvetli beyaz bir ışıkta çıplak gözle bakın. Taşta hafif bir sarılık görüyorsanız bu taş J renginden başlamış demektir.
J rengi de tercih edilebilir bir renktir. Beyaz renkli daha parlak taşlar I ve H renginden başlar ve ışığı daha iyi yansıtırlar.
Muhakkak sertifika isteyin. Sertifika mücevher dükkannından satın almış olduğunuz pırlanta takının taşlarının kalitesini beyan eder.
Siz siz olun vitrininde 5 yada 10 adet pırlanta takı olan kuyumcu dükkanlarından alışveriş yapmamaya özen gösterin. (Eski dostlarınız hariç, her ailenin bir doktoru olduğu gibi aile kuyumcusu da vardır). Esas işi mücevher( pırlanta , elmas) olan dükkanlardan alışveriş yapın. Bu dükkanlar gerçekten pırlantaya hakimdir.
Küçük boy tek taşlarda taşın yüksek boy montür de olması ışığı daha iyi yansıtacaktır.

Pırlanta Dünyası

Doğanın mucizevi madeni PIRLANTA ... Pırlanta Dünyası Türk tüketicisine pırlantayı tanıtmak, sevdirmek ve pırlanta alırken dikkat edilmesi gereken hususları öğreten kar amacı gütmeyen sponsorluktan kazandığı parayı yine pırlanta tanıtımına harcayan web sitesidir.

Web Sitemizde elmasın madenden nasıl çıkarıldığını, nasıl kesilerek pırlantaya döndüğünü, elmasla ilgili esrarengiz hikayeleri, Mağazadan ve Internet Üzerinden mücevher alırken önem verilmesi gereken konuları, Pırlanta sektörüne girmek isteyen girişimcilere tavsiyeler, bilgiler vereceğiz. Sizleri bu ışıltılı dünyanın içine bir nebze sokacağız.

Size bol pırlantalı ve ışıltılı günler dileriz